haha ilk konuyu ben açtm yaşasınn neyse eski sitemizde sonlara yaklaştıımız hikayeyi yeniden başlatıyorum ve maalesef en başından başlayacağımm
İlk bölüm: Bill ve Tom Kaulitz mi?
-Allahım yaa! Yine mi ben söyleyeceğim? Bu Amy Lynn fazla oluyor ama ne bu be? Ben gitaristim tamam mı, solist değil! Ayrıca hem gitar çalıp hem şarkı söylemek zor bişey!
-Ya sadece bir kez daha lütfen çok sıkıştık ve sesi en güzel olan sensin! Amy Lynn gerçekten hasta. Angelica nolur sen bizim son umudumuzsun!
-Öff pekala. Ama Amy Lynn’in payını da ben alırım ona göre! Geçen sefer vermemiştiniz John hatırlatırım. Ayrıca git Amy Lynn’e söyle, onu gruptan oy çokluğuyla attık. Ben dün Corn’a da sordum,itiraz etmedi haklı olduğumuzu biliyor.
—Tamam.
John, ben, Amy Lynn ve Corn bir gruptuk. Artık Amy Lynn yok. Corn’un babasının barında her gece çıkıyoruz. Ben gitarist olmama rağmen, o gerizekalı üşengeç Amy Lynn iki haftada bir hasta olduğu için,ki şu ana kadar işten yırtmaya çalışarak bi AIDS olmadığı kaldı,ben onun yerine sürekli solistlik yapıyorum.Bugünden sonra ise solistlik ve gitaristlik yapacağım.Burada da bi olaylar var.Neymiş efendim,bu gece buraya ünlü birileri gelcekmişmiş ,doğumgünleri miymiş neymiş,bizim barda kutlayacaklarmışmış,bir sürü sosyetik gelirmişmiş heralde,dikkat etmek lazımmış!Lanet olası tikiler!Burası öyle ucuz bir yer olmadığı için ünlülerin uğrak yeri.Zaten Corn’un babasının yeri olmasa hayatta burada çıkma şansını elde edemezdik.Üstüme Tom Kaulitz’li t-shirt’ümü altına da siyah bir pantolon geçirdim.Öff kahretsin,bugün makyaj yapmak gerekecek…Makyajımı bitirdim,saçımı taradım.Odadan defoldum,sahneye çıktım.Daha gelmemiş anlaşılan şu ‘ünlüler’,kimse artık!Davetliler ise yavaş yavaş damlamaya başlamış bile.Dur şu gitarı kontrol edeyim.Her şey tamamdır.Corn baterinin arkasından bana sesleniyor…
—Şşt, Ang! Al şu kağıdı babam verdi. Canlı bir sesle okuyacakmışsın. Doğum günü kutlamasıymış, şu sürpriz ünlülere!
Çakmak çakmak mavi gözlerinden birini kırptı. Sevgili kızıl kafalı basçımız John tarafından elime tutuşturulan mikrofonu aldım ve öndeki sarışın tiki kızın saçlarına kusmamaya çalışarak okudum kağıdı.(ayh ne çok niteleme sıfatı kullanmışım…)
-Öhöm. Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Bu gece burada Bill ve Tom Kaulitz’in doğum günü için toplanmış bulunuyorsunuz. Hepinize iyi eğlenceler.
Bi Dakka bi dakika. Yukarıda birileri benimle dalga geçiyor herhalde. Bi yanlışlık olmalı. Bir kaç sahne geriye bakalım. BİLL VE TOM KAULİTZ Mİ?
-Şştt ne bağırıyosun be saf!
Davetliler gülüyor. Evet son cümleyi mikrofona bağırmışım. Rezil oldum rezil! Daha da kötüsü,beterin beteri vardır diye boşuna dememişler,son anda kapıdan giren uzun boylu beyaz şapkalı çocuk ve yanındaki kuş yuvası gibi saçları olan siyahlar içindeki çocuk da gülüyor.Hatta şapkalı olan resmen katıldı!Ne yani buraya Tokio Hotel geliyor ve benim son dakika haberim oluyor.Ve kapıdan şu dakika girenler,en öndeki,tam benim önümdeki az önce saçlarına kusmak üzere olduğum kızın yanında duranlar ve hevesle (niyeyse!) şarkı söylememi bekleyenler onlar!Hay feriştahını…Bill t-shirt’ümü işaret ederek Tom’a bişeyler fısıldadı.Tom dönüp baktı,ve çookkk şirin bir şekilde gülümsedi.Taş gibi donuk bi şekilde kaldım orda ve gür saçlarımı öne eğerek yanaklarımın kızarıklıklarını örtmeye çalıştım.
-Artık başlayalım mı?
-Tamam ama Corn, Tom böyle eritici bir şekilde bana bakmaya devam ederse ben tek bi nota bile çalamam.
-Çalarsın. Burada değillermiş gibi yap. Yüzlerine bakma.Takma onları,tamam mı?
-Pekala.
Şarkıları söylediğim ve gitar çaldığım süre boyunca Tom’a bir kez bile bakmamayı başardım DİYEMEYECEĞİMM ne yazık ki tam 3 kez göz göze geldik. Şarkılar bitti,bende bittim.Ne zor iş.Beni dinledikleri için seyircilere teşekkür ettim ve kulise geçtim,Allahtan sesimi ve gitar çalışımı beğenmişlerdi de en baştaki rezilliği unutturdum.Ben orada otururken Johnny ve Corn yanıma geldi.
-Süperdin Ang!
Tock tock!(texas tommix gibi oldu bu da)
-Ben bakarım!
John kapıyı açmaya gitti. Kapıda duranı göremiyordum, ama John Corn’u çağırdı ve dışarı çıktılar. İçeri birileri girdi…
2. bölüm : Ben bu gece ölmezsem,bir daha ölmem!
-Merhaba, Angelica.Girebilir miyiz?
-Şeyy tabi-tabi kii… :
-Bizi tanıyorsun, hatta t-shirt’üne bakılırsa fansın. Adını şu şişko adamdan öğrendim. Bana bateristin babası olduğunu söyledi. Mekan sahibiymiş anlaşılan.
Bill gülümsedi ve elini uzattı,onun elini sıktım.Tom da gülümsedi,onun elini de sıktım ve pembeleşmemeyi başardım!!Müthiş biriyim yaa…
Tom içeri girdi ve kendini koltuğa attı, Bill ise ‘oturabilir miyiz?’ diye sorduktan sonra oturdu ancak. Bende bir sandalyeye ters oturdum. Bill konuştu, bu arada Tom ilgiyle etrafı inceliyordu.
-Sana bir şey sormak istiyoruz.
-Dinliyorum.
-Bu grubun solisti sensin sanırım. Ve…Immm…Ses tonun çok güzel…
-Şey aslında solist ben değilim. Ben gitaristim ama solistimiz iki günde bir ses tellerini kaybettiği için ben sölüyorum.
-Haa neyse konumuz bu değil. Biz Tokio Hotel olarak seninle bi şarkı denemesi yapmak istiyoruz. Belki düetlerden oluşan bir albüm…
-
Tom muzip bir sesle konuşmaya başladı. Odada bulunan kendi posterlerine bakıyordu şimdi.
-Evveeeet. Bill senin ses tonunu ve sahnedeki duruşunu beğenmiş, ayrıca güzel bir yüzün olduğunu düşünüyor… Gitar çalarken de havalı göründüğünü söyledi bana. Değil mi? Hatta bir fotoğrafını bile çekti…Bakalım fotojenik misin diye.Hani kabul edersen de albüm kapağı için foto çekiliriz.Güzel,havalı çıkman gerekirse…Çok ince düşünüyor bence ama neyse-Sen beni çok seviyorsun anlaşılan.Şu resmin üstünde ‘aşkım’ mı yazıyor?Bir de kalp var burada…
Ohh shit! :28:Ahhh rezilim rüsvayım mahvoldum bennnnn!!!!!Dünya başıma yıkılsın! Ayh ter bastı! Bayılazaaammm. Aşkım mı? Kalp mii?Ahhhhh inanmıyorum kendime!Sıçtım sıçtımmm…Bill aşkım kelimesini duyunca resmen morardı.Çünkü gülmemeye çalışıyordu!Yer yarılsa da dibine geçsem!
-İlginç bir olay ya.Naptım bakalım seni bu kadar etkilemek için?
-Tomm!Yeter bu kadar dalga…Sus bence artık ve yerine otur.Neyse sen ne diyorsun?
Tom sıkkın bir şekilde yerine oturdu.Gözlerini bu seferde suratıma dikti.İnceledi inceledi.Ayağa kalktı,odayı geziyor.İlerdeki şarkı sözlerini eline aldı.
-Ben şeyy ne diyeyim bilmem ki?Olur herhalde…
-Bill bak burada Türkçe bişiler yazıyor.Türkçe biliyor musun?
-Anne tarafından Türküm.Babam alman.Sen ne meraklı çıktın yaa…
-Neyse sen teklifimizi kabul ediyorsun yani.2 gün sonra seninle saat 14.30 da,ilerdeki cafede buluşuruz.Olur mu?Mutlaka orada ol.İşte telefonumuz.Üstteki benim,alttaki Tom’un.Ararsın.Sonrada şarkılar için görüşmelere başlarız.
-Tamam.
Yine el sıkıştık ikisiyle de.Tom yine eritici varlık moduna girdi ve gülümsedi.Kalbimde deprem oluyor sanki!!Bill’de gülümsedi.Gittiler.Corn içeri daldı.
-Ne istiyorlarmış?
Açıkladım.Benim kadar sevinmedi.Sevineceğini düşünmüştüm ama…
-hönk hönk.Ben…Hayır!Sen bizim gruptan ayrı hiçbir şey yapamazsın.İzin vermiyorum o Kaulitzler’le ilişki kurmana.
Ne diyor bu yaa…Gözlerinde nefret var resmen…
-Corn bak kiminle ilişki kuracağımı sana soracak değilim.Hem bu benim hayatımın fırsatı olabilir karışamazsın tamam mı?Bu şansı elimin tersiyle itemem.
-Tamam ne istersen onu yap ama…Off…
Kapıyı çarptı ve gitti.Salakkk!!Bari cümleyi tamamlasaydın.Gıcık.
İlk bölüm: Bill ve Tom Kaulitz mi?
-Allahım yaa! Yine mi ben söyleyeceğim? Bu Amy Lynn fazla oluyor ama ne bu be? Ben gitaristim tamam mı, solist değil! Ayrıca hem gitar çalıp hem şarkı söylemek zor bişey!
-Ya sadece bir kez daha lütfen çok sıkıştık ve sesi en güzel olan sensin! Amy Lynn gerçekten hasta. Angelica nolur sen bizim son umudumuzsun!
-Öff pekala. Ama Amy Lynn’in payını da ben alırım ona göre! Geçen sefer vermemiştiniz John hatırlatırım. Ayrıca git Amy Lynn’e söyle, onu gruptan oy çokluğuyla attık. Ben dün Corn’a da sordum,itiraz etmedi haklı olduğumuzu biliyor.
—Tamam.
John, ben, Amy Lynn ve Corn bir gruptuk. Artık Amy Lynn yok. Corn’un babasının barında her gece çıkıyoruz. Ben gitarist olmama rağmen, o gerizekalı üşengeç Amy Lynn iki haftada bir hasta olduğu için,ki şu ana kadar işten yırtmaya çalışarak bi AIDS olmadığı kaldı,ben onun yerine sürekli solistlik yapıyorum.Bugünden sonra ise solistlik ve gitaristlik yapacağım.Burada da bi olaylar var.Neymiş efendim,bu gece buraya ünlü birileri gelcekmişmiş ,doğumgünleri miymiş neymiş,bizim barda kutlayacaklarmışmış,bir sürü sosyetik gelirmişmiş heralde,dikkat etmek lazımmış!Lanet olası tikiler!Burası öyle ucuz bir yer olmadığı için ünlülerin uğrak yeri.Zaten Corn’un babasının yeri olmasa hayatta burada çıkma şansını elde edemezdik.Üstüme Tom Kaulitz’li t-shirt’ümü altına da siyah bir pantolon geçirdim.Öff kahretsin,bugün makyaj yapmak gerekecek…Makyajımı bitirdim,saçımı taradım.Odadan defoldum,sahneye çıktım.Daha gelmemiş anlaşılan şu ‘ünlüler’,kimse artık!Davetliler ise yavaş yavaş damlamaya başlamış bile.Dur şu gitarı kontrol edeyim.Her şey tamamdır.Corn baterinin arkasından bana sesleniyor…
—Şşt, Ang! Al şu kağıdı babam verdi. Canlı bir sesle okuyacakmışsın. Doğum günü kutlamasıymış, şu sürpriz ünlülere!
Çakmak çakmak mavi gözlerinden birini kırptı. Sevgili kızıl kafalı basçımız John tarafından elime tutuşturulan mikrofonu aldım ve öndeki sarışın tiki kızın saçlarına kusmamaya çalışarak okudum kağıdı.(ayh ne çok niteleme sıfatı kullanmışım…)
-Öhöm. Öncelikle hepiniz hoş geldiniz. Bu gece burada Bill ve Tom Kaulitz’in doğum günü için toplanmış bulunuyorsunuz. Hepinize iyi eğlenceler.
Bi Dakka bi dakika. Yukarıda birileri benimle dalga geçiyor herhalde. Bi yanlışlık olmalı. Bir kaç sahne geriye bakalım. BİLL VE TOM KAULİTZ Mİ?
-Şştt ne bağırıyosun be saf!
Davetliler gülüyor. Evet son cümleyi mikrofona bağırmışım. Rezil oldum rezil! Daha da kötüsü,beterin beteri vardır diye boşuna dememişler,son anda kapıdan giren uzun boylu beyaz şapkalı çocuk ve yanındaki kuş yuvası gibi saçları olan siyahlar içindeki çocuk da gülüyor.Hatta şapkalı olan resmen katıldı!Ne yani buraya Tokio Hotel geliyor ve benim son dakika haberim oluyor.Ve kapıdan şu dakika girenler,en öndeki,tam benim önümdeki az önce saçlarına kusmak üzere olduğum kızın yanında duranlar ve hevesle (niyeyse!) şarkı söylememi bekleyenler onlar!Hay feriştahını…Bill t-shirt’ümü işaret ederek Tom’a bişeyler fısıldadı.Tom dönüp baktı,ve çookkk şirin bir şekilde gülümsedi.Taş gibi donuk bi şekilde kaldım orda ve gür saçlarımı öne eğerek yanaklarımın kızarıklıklarını örtmeye çalıştım.
-Artık başlayalım mı?
-Tamam ama Corn, Tom böyle eritici bir şekilde bana bakmaya devam ederse ben tek bi nota bile çalamam.
-Çalarsın. Burada değillermiş gibi yap. Yüzlerine bakma.Takma onları,tamam mı?
-Pekala.
Şarkıları söylediğim ve gitar çaldığım süre boyunca Tom’a bir kez bile bakmamayı başardım DİYEMEYECEĞİMM ne yazık ki tam 3 kez göz göze geldik. Şarkılar bitti,bende bittim.Ne zor iş.Beni dinledikleri için seyircilere teşekkür ettim ve kulise geçtim,Allahtan sesimi ve gitar çalışımı beğenmişlerdi de en baştaki rezilliği unutturdum.Ben orada otururken Johnny ve Corn yanıma geldi.
-Süperdin Ang!
Tock tock!(texas tommix gibi oldu bu da)
-Ben bakarım!
John kapıyı açmaya gitti. Kapıda duranı göremiyordum, ama John Corn’u çağırdı ve dışarı çıktılar. İçeri birileri girdi…
2. bölüm : Ben bu gece ölmezsem,bir daha ölmem!
-Merhaba, Angelica.Girebilir miyiz?
-Şeyy tabi-tabi kii… :
-Bizi tanıyorsun, hatta t-shirt’üne bakılırsa fansın. Adını şu şişko adamdan öğrendim. Bana bateristin babası olduğunu söyledi. Mekan sahibiymiş anlaşılan.
Bill gülümsedi ve elini uzattı,onun elini sıktım.Tom da gülümsedi,onun elini de sıktım ve pembeleşmemeyi başardım!!Müthiş biriyim yaa…
Tom içeri girdi ve kendini koltuğa attı, Bill ise ‘oturabilir miyiz?’ diye sorduktan sonra oturdu ancak. Bende bir sandalyeye ters oturdum. Bill konuştu, bu arada Tom ilgiyle etrafı inceliyordu.
-Sana bir şey sormak istiyoruz.
-Dinliyorum.
-Bu grubun solisti sensin sanırım. Ve…Immm…Ses tonun çok güzel…
-Şey aslında solist ben değilim. Ben gitaristim ama solistimiz iki günde bir ses tellerini kaybettiği için ben sölüyorum.
-Haa neyse konumuz bu değil. Biz Tokio Hotel olarak seninle bi şarkı denemesi yapmak istiyoruz. Belki düetlerden oluşan bir albüm…
-
Tom muzip bir sesle konuşmaya başladı. Odada bulunan kendi posterlerine bakıyordu şimdi.
-Evveeeet. Bill senin ses tonunu ve sahnedeki duruşunu beğenmiş, ayrıca güzel bir yüzün olduğunu düşünüyor… Gitar çalarken de havalı göründüğünü söyledi bana. Değil mi? Hatta bir fotoğrafını bile çekti…Bakalım fotojenik misin diye.Hani kabul edersen de albüm kapağı için foto çekiliriz.Güzel,havalı çıkman gerekirse…Çok ince düşünüyor bence ama neyse-Sen beni çok seviyorsun anlaşılan.Şu resmin üstünde ‘aşkım’ mı yazıyor?Bir de kalp var burada…
Ohh shit! :28:Ahhh rezilim rüsvayım mahvoldum bennnnn!!!!!Dünya başıma yıkılsın! Ayh ter bastı! Bayılazaaammm. Aşkım mı? Kalp mii?Ahhhhh inanmıyorum kendime!Sıçtım sıçtımmm…Bill aşkım kelimesini duyunca resmen morardı.Çünkü gülmemeye çalışıyordu!Yer yarılsa da dibine geçsem!
-İlginç bir olay ya.Naptım bakalım seni bu kadar etkilemek için?
-Tomm!Yeter bu kadar dalga…Sus bence artık ve yerine otur.Neyse sen ne diyorsun?
Tom sıkkın bir şekilde yerine oturdu.Gözlerini bu seferde suratıma dikti.İnceledi inceledi.Ayağa kalktı,odayı geziyor.İlerdeki şarkı sözlerini eline aldı.
-Ben şeyy ne diyeyim bilmem ki?Olur herhalde…
-Bill bak burada Türkçe bişiler yazıyor.Türkçe biliyor musun?
-Anne tarafından Türküm.Babam alman.Sen ne meraklı çıktın yaa…
-Neyse sen teklifimizi kabul ediyorsun yani.2 gün sonra seninle saat 14.30 da,ilerdeki cafede buluşuruz.Olur mu?Mutlaka orada ol.İşte telefonumuz.Üstteki benim,alttaki Tom’un.Ararsın.Sonrada şarkılar için görüşmelere başlarız.
-Tamam.
Yine el sıkıştık ikisiyle de.Tom yine eritici varlık moduna girdi ve gülümsedi.Kalbimde deprem oluyor sanki!!Bill’de gülümsedi.Gittiler.Corn içeri daldı.
-Ne istiyorlarmış?
Açıkladım.Benim kadar sevinmedi.Sevineceğini düşünmüştüm ama…
-hönk hönk.Ben…Hayır!Sen bizim gruptan ayrı hiçbir şey yapamazsın.İzin vermiyorum o Kaulitzler’le ilişki kurmana.
Ne diyor bu yaa…Gözlerinde nefret var resmen…
-Corn bak kiminle ilişki kuracağımı sana soracak değilim.Hem bu benim hayatımın fırsatı olabilir karışamazsın tamam mı?Bu şansı elimin tersiyle itemem.
-Tamam ne istersen onu yap ama…Off…
Kapıyı çarptı ve gitti.Salakkk!!Bari cümleyi tamamlasaydın.Gıcık.